MENU
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • YEREL HABERLER
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • ETKİNLİK TAKVİMİ
  • BİYOGRAFİLER
  • E-GAZETE
  • RÖPORTAJLAR
  • GAZETE MANŞETLERİ
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • Çerez Politikası
  • Veri Politikası
  • Kullanım Şartnamesi
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • E-Gazete
  • Anketler
  • Nöbetçi Eczaneler
  • Firma Rehberi
  • Seri İlanlar
Artı Medyam
DOLAR41.0031
EURO48.0755
GR ALTIN4435.5
ÇEYREK4491.1
Bingöl
Artı Medyam
Artı Medyam
  • GÜNDEM
  • EKONOMİ
  • KÜLTÜR SANAT
  • SAĞLIK
  • SPOR
  • SİYASET
  • MAGAZİN
  • TEKNOLOJİ
  • DÜNYA
Kapat

Mirzan'dan Afatlara - Tornetten Metaverse'e Bingöl

Ana SayfaYazarlarSerhad Bayram
23 Haziran, 2022, Perşembe 13:31
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Mirzan'dan Afatlara - Tornetten Metaverse'e Bingöl

71 depremi mimarisine gözünü açmış Bingöl evladıyım.

Hâlihazırdaki şehrin çarşısına Aşağı Çarşı şivesiyle ‘Tepe’ derdi büyüklerimiz.

Çapakçur, Çewlik, Bingöl, Çolik… aynı gülün yaprakları idi memleket toprağında.

Afatlar Çocuğu, Mirzan Çocuğu, Yeni Mahle Çocuğu… sosyal bir ayrıştırma değil, muhitlerin tasnifiydi.

‘Afatun du katun, Afatun yo katun’ adres tarifinde Mebsis kayıtları gibiyken (GPS’siz günlerde) Taksiler “Şu site, bu apartman, falan sokak” diye istenmezdi.

‘Sarı Ahmo’nun aşağısına gel’,

‘Değirmenci Hec Hasan’ın köşesinde bekliyorum’,

‘Haydar Baylaz’ın evine kavuşmadan yoldayız’… adres tarifleri şaşmazdı.

                                                                                         ***

Eşşek Gölünde çimdim, Adali’de de Sedali’de de.. Kaya Gölünde ki meşhur kayadan balıklama dalmışlığım da vardır.

Ahmet Bey, Sayın Mehmet, Efendi, Beyefendi değildi adlarımız.. Ehmo, Celo, Sino… kabalığın değil, samimiyetin mihengiydi o zamanlar.

Dünyanın İlk İnek/Eşşek Hapishanesi şu Dörtyol’un hemen dibindeydi; Yolunu şaşırıp Bingöl’e gelmiş bir İngiliz turist için mistik bir anı mesabesinde…

                                                                                         ***

“12 AT XXX” plakalı At Arabalarına takılıp 3-5 saniye ayaklarını yerden kesmenin hazzını akülü araba süren çocuk nerden bilecek ki…! Çünkü o üç beş saniyelik haz, At Arabacının kamçıyı ata değil de size sallama bedeliyle alınırdı. Kredi Kartıyla peşin fiyatına bir haz mı, peşin ödemeli ama acısı ve izleri belki günlerce sürecek bir haz mı? Cevabı nesil farklarında farklı görecelerde…

Jumping ile adrenalin arayan şu gençler, Mirzan yokuşundan veya Bingöl Lisesinin arkasından evden çaldığı çamaşır leğeniyle kış kayağı yapsaydı da görseydi adrenalin nasıl patlatılır..!

5 saniyede bir tepeden leğen içinde kayıp kar yürüyüşüyle 15 dakikada rampa çıkmanın ezası 5 saniyenin tadında yok olurdu. Üstüne üstlük evden çalınan belki de yırtılan leğenin cezası Anne terliği olacaksa ver infazımı Anne!

Çikolataya, oyuncağa doyumsuz şu nesil bir ülker gofreti paylaşan biz dört arkadaşı bir bilseydi..! Fedakârlığımız bir gofreti dörde bölmekle bitmezdi oysa. En küçüğümüz, ülker kırmızısı gofret ambalajını yalarken diğer üçümüzün dili kendi damağımızda lezzet yolculuğu yapardı.

Gazoz kapağından oyuncak, ağaç dallarından tabanca/tüfek evrilten bizim kuşağı, odası ayrı, odası tıka basa oyuncak dolu kuşak, herhalde hiç öğrenemeyecek.

Uzaktan kumandalı arabalar/uçaklar ile tatmin olmayan kuşak şunu da bilsin madem; Karayolları oyuncak envanterimizin en büyük lojistik sağlayıcısıydı. Ama riskli ve yakalanma tehlikesi olan bir tedarikçiydi. Karayollarını çepeçevre kuşatan dikenli telleri koparıp koparıp mahlenin sanatkâr ve tabi ki ağır abilerine götürürdük. Onlar bize dikenli tellerden kamyon, zamanın ayakkabı boya kutularından tekerlek, bir demir çubuktan direksiyon yaparlardı. Bu teknoloji işte o meşhur Transformer film serisine ilham olan teknolojiydi. Tek sorun Karayolları bekçilerine yakalanmayacaktın. Eee, dikenli telden bir oyuncağa sahip olma çocuk dürtüsü, tüm korkulara üstün gelir, her birimizi bir Ringo yapardı..

                                                                                         ***

Bütün mahalle toplanıp bir plastik top alırdık. Bir yerinden delinince deliği bali yapıştırıcı ile kapatır bizi götürdüğü yere kadar aynı topla bir turnuva bitirirdik. Veyl olsun bali koklamak bir kez bile aklımızdan geçmezdi.

 

Saf, temiz, küçük bedenlerde büyük yüreklerdik ama az hin değildik. Gece açık camından dedelere maytap da attık, Kız Kaçıran zulaladığımız tek dal sigara da ısmarladık. Yolun ötesine içine taş gizlediğimiz topu “Amca şu topu bize atsana” deyip ayak da incittik.        

                                                                          ***

Selahattin Kaya asfaltı dökmeden önceydi. Ağır taş parkelerde ayak izlerim vardı benim de. Çır oynarken dizlerimin, bilye oynarken elimin tersinin izini ben de bıraktım toz yollarına bu şehrin.

 

Endüstri Meslek Lisesini mesken edinmiş yaban güvercinlerine ben de dadandım. İtiraf ediyorum Bingöl Lisesinden bir cam da ben kırmışım. Almancı Meho’gilin eriklerini de tattım, Manav Emin’in elmalarını da.

Okul bahçesinde tornet sürüp gürültü yaptığım için Hademe Saim az peşime vermedi.

Öyle ki Doktor Halit’ten iğne bile yedim.

Kaysılarını daha sararmadan kopardığım için Xale Ayşun az dadanmadı kapımıza.

Askeri Cemseleri görünce ilk evin bahçesine atladığımızda tavuklara çok kışt ettik.

Hamburgerimiz salça ekmek, Kapiçinomuz lezzo idi. Şimdilerin en şaşalı dondurma markalarına taş çıkarttırdı Elmas teyzenin eskimoları.. Patentli, markalı, TSO’lu baklavaları imal edenler Nene Guzi’nin halka tatlısından tatsaydılar keşke.

Gaz lambalarının isli ışığında Cin Ali ile çok ödev yapan kuşaktanım anlayacağınız.

Tek kanallı günlerde Pazar Konserini Kovboy filmlerinden önce verip Pazar Kanseri ettiklerindenim.

Teksas-Tommiks’i Matematik veya Edebiyat kitaplarıyla gayri resmi müfredata sokan bir jenerasyonduk… Yüzbaşı Tommiks’in kaç kurşunu kaldığının matematiksel formunu havuz problemleriyle evet biz buluşturduk.. Hem Şef Oturan Boğa’nın kabilesiyle konuştuğu yerli dilini ‘Failun Mefailun Failetun’ vezninde derleyen yine bizim kuşaktı. Biz Bingöl çocuğu böyle bilimsel temeller oluştururken Aşağı Çarşı kuşağı az günahımızı almadı.. Neymiş, okul kitabının içinde Teksas-Tommiks okuyormuşuz. Tevbe, biz Milli Eğitim Müfredatına bir zekâ katma derdindeydik…

                                                                                         ***

“Odur giderim”, “Kendime çay içerim”, “Oğlum deme oğlum”, “Mehke! Bana lıng yapma” … her biri üzerinde filolojik araştırmaları hak eden bu edebiyat, Karacaoğlan’ı bile hayrete düşürürdü. Örneğin “Kendime çay içerim” cümleciği, edebiyatta hor görülen ‘Lafı Uzatma’ prensibinin en  görkemli karşıt örneğidir. Öyle ki, 3 kelimeli bir cümle kurup gizli özne ile yüklemdeki vurguyu nesneye verip 1. Tekil şahıs hariç tüm zamirleri yok eden bir örnek, dünya dillerinin hiçbirinde yoktur. Sade bir anlatımla “ben kendime çay içerim= Sana içmerim, Ona içmerim, Bize içmerim, Size içmerim, Onlara içmerim… Ben kendime içerim anlamı”, bu cümlecikten çıkarılabilecek 10’a yakın anlamdan biridir…

***

               Bu vesileyle güzel Bingöl’e güzel başlangıçlar yapan ArtıMedya’ya yayın hayatında başarılar diliyorum…

 

 

NOT: Bu yazıyı ArtıMedya’nın yayın hayatına başlaması üzerine gecikmeli de olsa kaleme aldım. Gramer ve Yazın kurallarından ziyade Bingöl ağzını önceledim… Wesselam…

Yorumlar

yorum avatar

Gözlerim yaşardı okurken, gençlik önümden akıp geçti. Harika anlatım İçin teşekkürler

saw

24-06-2022 15:11

yorum avatar

Keyifle okudum. Yüreğinize kaleminize sağlık. Bir çok ortak yaşanmışlıklarımıza parmak basmış kendinize özgü üslup ile aktarmışsınız. Devamını dilerim.

irfan Yılmaz

24-06-2022 03:21

Yorum Yazın

Facebook Yorum

Serhad Bayram

    iletişime geç

    Serhad Bayram

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    Twitter
    Instagram
    Youtube
    Köşe Yazarları
    Şahin Eroğlu
    Şahin Eroğlu Alışkanlık Rejimi: Anormalin Sessiz Tahakkümü
    Ahmet Hakan Vergi
    Ahmet Hakan Vergi İcra makamında temsiliyet mi ağır basar teslimiyet mi?
    Yasemin Boztimur
    Yasemin Boztimur SEN BAYRAM OL
    Tükenir Kalem
    Tükenir Kalem “Hoca”lıktan “Koca”lığa
    Hasan Berdibek
    Hasan Berdibek Siyaset Mi Yapıyoruz?
    Sabriye Miray Köroğlu
    Sabriye Miray Köroğlu e(K)mek
    Serhad Bayram
    Serhad Bayram GA MUNGA GUALİK ZA
    Artı Medyam
    KünyeGizlilik PolitikasıÇerez PolitikasıVeri PolitikasıKullanım ŞartnamesiRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

    Artı Medyam 2022